Sanatın düzgünleştirici gücünü hepimiz âlâ biliriz. Bir kanundan ya da neyden çıkan tınılar, notaların hakkını vererek kadife tonda söylenen müzik, her bir fırça darbesini hayranlıkla incelediğimiz bir tablo… Alır götürür bizi diğer alemlere. Ruha, göze kulağa şifa olur. Vaktinde külliye olarak kurulan, günümüzde sıhhat müzesine dönüştürülen Edirne’deki tarihi yapıda bir vakitler musikiyle, su sesiyle tedaviler yapılırmış. Bir şelalenin, deniz kenarındaki dalga seslerinin, kuş cıvıltılarının huzurunu kim verebilir? Tabiatta gezintiye çıkmanın da rahatlatması bu sebeptendir. İnsanın dokunarak bozmadığı doğal ortamların her karışı gerek manzarasıyla, gerek kokusuyla ve sesiyle ilahi sanatı bizlere resmeder. İşte gerçek sanat bence budur. Ve Yaratıcı’nın sanatından izler taşıyan her sanat çeşidi bence bi o kadar hoştur.
Sanattan sanatkara bir seyahattir bu…
Evvelden beri bende bu fikir hakimdir. Daha samimi bir cümle kurmam gerekirse iç sesim yüreğime bu gerçeği fısıldar. Üstelik iç sesim benimle çok kapalı bir sırrı da paylaşır.
Peki, bu sır nedir?
Gerçek sanatkarın Yaratıcı ile herkesten öte güçlü bir bağı olduğu. Ve o sanatkarın elinden çıkan yapıtların tılsım tesirine sahip oluşu!
Bu sırrı iç sesinin seninle de paylaştığına eminim zira özümüzde bu var. Sahiden hoş olan istemsizce bizi sevginin kaynağına bağlar. Mıknatısın demiri çektiği üzere keman eşliğinde dinlediğimiz klasik bir müzik, ormanda yürüyüşe çıkmak, yeni doğan bir bebeğin süt kokusu ve insan elinden çıktığına ihtimal veremediğin bir yağlıboya tablosu yüreğini coşturur.
Dün akşam tek başıma gittiğim “Günahkarlar” endişe sineması de kısmen bu mevzuyu işliyordu. Şaşırdınız değil mi?
Korku sineması ve bu husus birlikteliği…
Zaten oldukça enteresan bir sinemaydı. Tam şahsına münhasırdı. Gidecekler için çok spoiler vermeden sinemadan kısaca bahsedeyim,
Film, sesi inanılmaz etkileyici olan bir gencin müzik söylediği vakitlerde birtakım ruhlarla telepatik temas kuruşunu husus alıyor. Hani derler ya adamda “zenci gırtlağı” var diye… İşte sinemadaki çocuk esasen siyahi ve inanılmaz bir kulağı ve müzik yorumu var. Gerek etrafındaki beşerler, gerekse çok ötelerdeki birtakım ruhlar bu sese reaksiyonsuz kalamıyor.
“Söz büyüdür” diye biliriz lakin yalnızca kelam mü? Bazen bir koku, bazen bir müzik bazense bir tablo büyüler bizi. Güya büyülenmiş gibi…
İşte bu türlü bir standa katıldım geçenlerde Kocaeli’nde.
Ressam Akın Ekici’nin spatula darbelerini ustalıkla kullanarak resmettiği fraktallar büyüleyiciydi. Bu standın ayırıcı özelliklerinden oburu İsmail Hakkı Gurbetçi üzere farklı alanlardaki sanatçı ve üstatların Akın Bey ile ortak çalışmalarıydı. Mesela çizgi üstadı İsmail Bey’in resmettiği sınır üzerine Akın Bey’in dantel misali işlediği fraktal desenleri çok orjinaldi.
Ama Dayanılmaz zihin Prof. Dr. Uğur Batı’nın küratörlüğünde gerçekleşen ve dediğim üzere birbirinden eşsiz sanatkarların emeği geçen stanttaki yapıtlardan önce sizlere usta ressam Akın Ekici’den biraz bahsetmek isterim,
Sanatında özgünlüğünü tablolarında yansıtan Akın Ekici klasiği çağdaşla harmanlayarak bizi fraktalların büyülü dünyasında etkileyici bir gezintiye çıkarır. Kendi üslubunda geliştirdiği spatula tekniği, çok katmanlı ve çok renkli kalın boya kullanmasına aracılık eder. Böylelikle fotoğraflarında derinliği ve canlılığı yansıtmayı başarır.
Yurtiçi ve yurtdışında pek çok küme ve karma stantta ve sanat fuarlarında yer alan Akın Ekici şimdiye kadar İstanbul, İzmir, Ankara, Moğalistan, Gürcistan ve ABD ’de olmak üzere on iki ferdî stant gerçekleştirmiştir. Ekici birebir vakitte Dünyaca ünlü ressamların yapıtlarının bulunduğu Moğolistan Ulusal Çağdaş Sanatlar Galerisi Daimî Stant Koleksiyonuna yapıtı kabul edilen birinci Türk ressam olma gururunu bizlere yaşatmıştır. BERSAV Bergama Kültür ve Sanat Vakfı tarafından 2021 yılı Sanat Mükafatına, 2022 yılına ise, İstanbul Sanat Kültür Derneği, Bahçeşehir Üniversitesi ve Artshop Yayıncılık tarafından Dünya Sanat Günü Onur Ödülü’ne layık görülerek muvaffakiyetlerini bir üst noktaya taşımıştır.
Sergideki öbür sanatkarlarla işbirliğine geçmeden bahse yabancı olanlar için fraktallardan da kısaca bahsetmek isterim. Zira sanattan sanatkara, oradan da ilahi sanata bağlanan bir köprüdür fraktallar
Peki, nedir bu fraktallar?
Aslında ne olduğuna her daim şahitlik ediyoruz.
Çünkü tabiattaki birçok örnek fraktal geometrinin izlerini taşır. Örneğin, birçok bitki ve ağaç çeşidi fraktal benzerliklere sahiptir. Eğrelti otları, brokoli, karnabahar, şimşek, elektrik, coğrafik arazi ve ırmak sistemleri, bulutlar, kristaller ve çok daha fazlası…
Bir ağacın kısımları, kolların ufak kısımları, yapraklar ve hatta damar yapısı, kabuklu deniz canlıları, ağaç kozalağı…
Benzer formda, dağların kontürleri, ırmak ağları ve bulutların biçimlerinde de daima fraktallar. Kaotik bir dünya, farklılıklar lakin daima tıpkı matematik!
Estetiğin matematiksel kodu.
Altın oranın hayat bulmuş hali.
Her sanat yapıtının üzerindeki imza…
Kainatın imzası!
Canlılardaki deveran ve teneffüs sistemi bile fraktaldır.
Galileo Galilei, “Evrenin lisanı, matematiğin lisanıyla yazılmıştır. Bu lisanın harfleri üçgenler, çemberler ve öteki geometrik biçimlerdir” demiştir.
Ve usta ressam dahiyane bir fikirle bu imzayı kendi imzasıyla birlikte tablolarına nakşediyor.
Seramikten baskıya batikten hatta daha pek çok teknikle fraktalların buluştuğu standa emeği geçen başka değerli isimler ise şöyle,
Hat sanatkarı: İsmail Hakkı Gurbetçi
Batik sanatkarı: Mine Aydoğan
Seramik sanatkarı: Esra Uyman
Baskı üstadı: Hayrettin Susam
Renk mütehassısı: Gülen Turan
Sevgili Akın Ekici’nin stantları yurdumuzun pek çok yerinde siz sanatseverlerle buluşacak. Kaçırmamanızı tavsiye ederim. Hayretten hayranlığa ulaşılan bu hayat seyahatinde tahminen bu vesileyle Yaratıcı ile bağımızı daha da güçlendirebiliriz.
Kapak Görseli
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar büsbütün muharrirlerinin özgün fikirleridir ve Onedio’nun editöryal siyasetini yansıtmayabilir. ©Onedio
