Girişimcilik dünyasında başarıyı belirleyen en kıymetli ögelerden biri, birçok vakit sandığımız üzere sadece sermaye, network ya da pazarlama hüneri değildir. Tüm bunların gerisinde daha görünmez lakin çok güçlü bir öge vardır, Frekansımız.
Radyo frekanslarını ayarlamak üzere, zihnimizi de belli bir titreşime ayarladığımızda, hayat bize o frekansta yankı veren fırsatları getirir. Şayet zihnimiz “eksiklik” frekansında çalışıyorsa, tıpkı yanlış ayara yapılmış bir radyo üzere, fırsat sinyallerini alamayız. Ancak “bolluk” frekansına geçtiğimizde, evvelden var olduğunu bile fark etmediğimiz imkânlar birden gözümüzün önünde belirir.
Bolluk şuuru, etrafımızdaki imkânların farkında olmak, potansiyel fırsatları eksiklik gözlüğüyle değil, mümkünlük gözlüğüyle görebilmek demektir. Bir teşebbüsçü “ekonomi makûs, müşteri yok, yatırımcılar çekimser” diye düşünmeye başlarsa, bilinçaltı bu dar perspektife ahenk sağlar ve fırsatları görme hünerini kısıtlar. Halbuki “şu an bana uygun müşteriler şimdi ortaya çıkmadı” yahut “piyasa dönüşüm sürecinde, bu bana yeni tahliller geliştirme bahtı veriyor” üzere bir lisan, zihninizi farklı çalıştırır.
Bu, spiritüel bir bakış açısı olduğu kadar, bilimsel olarak da kanıtlanmış bir gerçek. Zira beynimiz, odaklandığımız şeyi büyütme eğilimindedir.
Beynin Fırsat Radarı / Bolluk Şuuru ve Nörobilim
Nörobilim dediği üzere zihnimiz, milyarlarca uyaran ortasından sadece odaklandığımız bilgileri seçer. Psikolojide buna RAS (Reticular Activating System) denir. Şayet odağımız yetersizlik, kriz ve risk üzerineyse, beynimiz bu doğrultuda dataları filtreler. Fakat odağımız bolluk, fırsat ve tahlil üretme kapasitemiz üzerineyse, beynimiz yeni kontakları ve iş birliklerini çok daha süratli fark eder.
2024’te Harvard Business Review’da yayımlanan bir çalışmada, müspet beklentiye sahip önderlerin, kriz anlarında sorun çözme suratının %31 daha yüksek olduğu ortaya kondu. Yani, “bolluk bilinci” yalnızca güzel hissetmek değil; karar alma süreçlerimizi optimize eden nörolojik bir avantajdır.
Bir teşebbüsçü, yatırımcı karşısında otururken yalnızca finansal bilgilerden bahsetmez; ses tonu, kelime seçimi, vücut lisanı ve gücü de karşısındaki kişinin algısını şekillendirir. Bolluk şuuruna sahip bir kurucu, farkında olmadan karşısındakine “bu kişi fırsat yaratır” bildirisini verir.
Bolluk Zihnini Besleyen Pratik – Mindfulness
Peki, bolluk şuurunu nasıl besleyeceğiz? Burada devreye mindfulness giriyor. 2025’te girişimcilik ekosisteminde dikkat çeken trendlerden biri, kurucuların ve takımların haftalık ya da günlük mindfulness pratikleri uygulaması.
Mindfulness, zihni anda meblağ. Anda olan kişi ise geçmişin eksiklikleri ya da geleceğin belirsizlikleriyle boğulmaz. Bu netlik, fırsatları görmeyi kolaylaştırır.
-
ABD’de yatırım alan start-up’ların %38’i grup içi nefes çalışmaları yahut meditasyon seansları düzenliyor.
-
Tokyo’da bir hızlandırma programı, girişimcilere “enerji yönetimi” dersi ekledi; iştirakçilerin yaratıcılık skorlarında bariz artış oldu.
Kendi işimden bir örnek vereyim: Sabah bilgisayarımı açmadan evvel 5 dakika boyunca yalnızca nefesime odaklandığım günlerde, müşteri toplantılarında çok daha net tabir edebildiğimi ve aklıma daha fazla alternatif tahlil geldiğini fark ettim.
Kristaller ve Ofis Enerjisi
Mindfulness’ın yanına, niyetle kullanılan sembolik araçlar eklemek de zihinsel durumu güçlendirir. Burada kristallerin rolü devreye giriyor.
Bazı teşebbüsçüler bunu dekoratif öge olarak görürken, kimileri sahiden güç takviyesi aldığını söylüyor:
-
Sitrin: Bolluk ve rahmet gücüyle ilişkilendirilir, bilhassa finansal gayeler için masada tutulur.
-
Pirit: Kararlılık ve özgüven hissini pekiştirdiği düşünülür, yatırımcı görüşmelerinde masada bulundurulur.
-
Ametist: Zihinsel sakinlik sağlar, gerilimli müzakerelerde istikrar ögesi olur.
Kristallerin bilimsel olarak güç yaydığı argümanı hâlâ tartışmalı olsa da, niyet ve sembolün bilinçaltı üzerindeki tesiri yadsınamaz. Zira beynimiz, mana yüklediğimiz nesnelere karşı farklı reaksiyon verir.
Ofis gücünü desteklemek için adaçayı tütsüsü, Palo Santo yahut tuz lambaları kullanan start-up’lar bile var. Kimileri bunu takım kültürünün bir kesimi haline getirmiş durumda.
Akışı Açmak / Alma Verme Dengesi
Bolluk şuurunun tahminen de en kritik ögesi verme kültürü. Güç akışı, yalnızca almakla değil, vermekle de güçlenir. Bilginizi paylaşmak, öbür bir girişimciye mentorluk yapmak, ilişkilerinizi açmak… Bunlar sırf ekosistemi güçlendirmez, birebir vakitte kendi fırsat alanınızı da genişletir.
2025’te yatırımcılar, artık sırf kârlılık tablolarına değil, kurucunun ekosisteme yaptığı katkıya da bakıyor. Mentorluk veren, toplumsal yarar projelerine dayanak olan teşebbüsçüler, inanç ve prestij açısından öne çıkıyor. Bu da uzun vadede daha sağlam iş ilgileri manasına geliyor.
Ritmi Yakalamak / Zamanlama ve Enerji
Bazı teşebbüsçüler, işlerini planlarken astrolojik takvimleri yahut güç periyotlarını dikkate alıyor. Burada sıkıntı “retro başladı, iş yapmayalım” üzere katı bir yaklaşım değil; irtibat, lansman ve mukavele süreçlerini daha pürüzsüz ilerleyebilecek periyotlara denk getirmek.
Aslında bu yaklaşım, iş dünyasında da bilinen Ritim ve zamanlama unsurlarına dayanıyor
Yanlış vakitte atılan hakikat adım bile sonuçsuz kalabilir. Yanlışsız zamanlama ise bazen küçük bir fırsatı büyük bir muvaffakiyete dönüştürebilir.
Önce İçeride, Sonra Dışarıdaki Ben
Bolluk şuuru, bir teşebbüsçü için sadece spiritüel bir kavram değil birebir vakitte stratejik bir avantajdır. Nörobilim, mindfulness, sembolik nesneler ve alma verme kültürü bir ortaya geldiğinde, teşebbüsçü hem zihinsel hem de duygusal olarak güçlenir.
Belki de asıl sır, evvel içeride bolluğu hissetmek, sonra dışarıda bolluğu inşa etmek.
Çünkü iş dünyasında güç, görünmeyen fakat en tesirli para ünitesidir.
Fırsatlar, onları çağıran frekansı bulur.
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar büsbütün müelliflerinin özgün niyetleridir ve Onedio’nun editöryal siyasetini yansıtmayabilir.
