Eğer Beynimizin Tamamını Kullanabilseydik Süper Güçlerimiz Olur muydu?
Beynimizin sırf %10’unu kullandığımızı kesinlikle duymuşsunuzdur. Pekala, bu yanlışsız mu? Ya beynimizin tamamını kullanabilseydik, muhteşem güçlerimiz olur muydu? Bu soruların kökeni, bilim dünyasında epey eski bir efsaneye dayanıyor. Artık tanınan yanılgının gerisindeki gerçeği birlikte öğrenelim.
Mila Halgren, MIT’de beyin ve bilişsel bilimler üzerine çalışan bir doktora öğrencisi. Halgren’e nazaran, aslında beynimizin tamamını her gün kullanıyoruz ve büyük ölçüde güç gerektiriyor.
Beynimiz, beden yükümüzün sadece %2’sini oluşturmasına karşın günlük kalori tüketimimizin %20’sini tek başına harcıyor.
Bilgisayar başında çalışmaktan yoga yapmaya kadar, hangi aktiviteyi gerçekleştirirsek gerçekleştirelim beynimizin tamamı etkin kalmaya devam ediyor. Hatta uyurken bile beynimiz ağır bir formda çalışıyor!
Bu efsanenin kökeni, 1907 yılında Amerikalı psikoloji öncüsü William James’in “The Energies of Men” isimli kitabına dayanıyor. James, “Zihinsel ve fizikî kaynaklarımızın sadece küçük bir kısmını kullanıyoruz” diyerek bu yaygın yanılgının temelini atmış olabilir.
Albert Einstein’ın dehasını beyninin %10’undan fazlasını kullanmasına borçlu olduğu söylentisi de bu efsaneyi körüklemiş durumda. Lakin bunun doğruluğu kanıtlanmamış bir kent efsanesi olmaktan öteye gidemediğini söyleyebiliriz.
Beynimizin tamamını kullandığımız hakikat olsa da insan zihninin her sorunu çözebileceği fikri hala tartışmalı.
Bununla birlikte bilişsel kapasitemizi artırmanın yolları mevcut. Halgren; tertipli uyku, idman, istikrarlı beslenme ve düşük gerilim düzeylerinin beynimizi daha verimli hale getirebileceğini belirtiyor.
Süper güçlere sahip olma fikri heyecan verici olsa da bu büsbütün bilim-kurgu. Lakin beynimizin işleyişini anlamak, hem bilimsel gelişmeleri hem de zihinsel sonlarımızı daha düzgün kavramamıza yardımcı oluyor.
