Büyütecini Kap Gel: En İyi 15 Dedektif Dizisi!

Karanlık, sıkıcı bir kent var. Geceleri gizemli tipler dolaşıyor sokaklarda. Bir yandan da cinayetler işleniyor natürel. Bu sırada da işin içine ‘Temizleyici’ giriyor lakin bu türlü konut, ofis temizleyen stilinde değil de daha çok kanıt temizleyici üzere düşün. Polis olay yerine varmadan bütün ipuçlarını temizliyor. Haliyle bu temizleyicinin neden bu işi yaptığı da merak konusu oluyor. Her kısımda hem yeni bir olayın paklığını izliyoruz hem de yavaş yavaş karakterin karanlık sırlarını öğreniyoruz.

Dizi İskoçya’da geçiyor. John Rebus isminde da bir dedektif var. Her kısımda Edinburgh’un karanlık art sokaklarında yeni bir cinayet ya da gizemli olayla karşılaşıyoruz. Rebus ise alkolle, kendi şahsî hayatındaki külfetlerle uğraşırken bir yandan da şüphelileri tek tek sorguluyor. Her kısım yeni bir hadiseyle buluşuyoruz.

İrlanda’da herkesin birbirini tanıdığı bir kasaba var lakin birbirlerinden bir şeyler gizliyorlar. Kasabada yaşanan cinayet de bu sırları açığa çıkaracak seviyede. Başrolde, kendi geçmişinden kaçmaya çalışan lakin daima yüzleşmek zorunda kalan bir bayan dedektif var. Olayları çözerken yalnızca suçlularla değil, kendi ailesi ve kasabanın geçmişiyle de boğuşuyor.

Dizide hayatını temizlikçilik yaparak geçindiren bir bayan var. Ve bayan inanılmaz zeki, IQ’su 160. Yani o denli bir zeka ki, polislerin saatlerce baktığı belgedeki ipucunu o anında yakalıyor. Başrol karakterimiz biraz dağınık, eğlenceli, hayata karşı rahat bir hali var. Ancak iş davalara gelince resmen bir “suç çözme makinesi”ne dönüşüyor. Polis teşkilatında herkes ona “bu bayan nereden çıktı?” diye şaşırsa da, davaların çözülmesinde onsuz yapamayacaklarını anlıyorlar.

Başrolde, kendi geçmişiyle boğuşan bir dedektif var. Olayı çözmeye çalışırken yalnızca katille değil, kendi karanlık sırlarıyla da yüzleşiyor. Karakterlerin ruh durumlarını ayrıntılıca işlediği için, izlemesi zevkli oluyor.

Sherlock Holmes tekrar sahnede! Fakat bu sefer yanında biri daha var. Sherlock hâlâ bildiğimiz üzere: ukala, biraz soğuk ancak olaylara bakış açısıyla herkesi zıt köşeye yatıran bir dahi. Yanındaki bayan karakter ise daha enerjik, daha şimdiki ve izleyiciyi kendine bağlayan bir hava katıyor. İkili birlikte hem Londra’nın karanlık sokaklarında hem de karmaşık davalarda ipuçlarının peşinden koşuyor. Dizinin en keyifli tarafı, Sherlock’un katı mantığıyla bayanın içgüdülerinin çatışması. Bazen Sherlock’un görmediğini o görüyor, bazen de Sherlock’un zekâsı olayları değişik bir yere taşıyor.

Başrolde Dedektif Carl Mørck var. Her kısımda yıllardır rafa kaldırılmış cinayetler, kayıp olayları ve kimsenin elini sürmek istemediği davalar yine masaya yatırılıyor. Yalnızca suçluları değil, kurbanların ve onların yakınlarının yaşadığı dramı da izliyorsun.

Bir küme gencin sıradan üzere görünen hayatlarının aslında hiç de günahsız olmadığını izliyoruz. Okul koridorlarında başlayan küçük sırlar, vakitle kocaman cinayet davalarına dönüşüyor.

Dizi, büyük kentte yaşanan olayları ele alıyor. Başrolde olaylara epeyce “sert” bakan bir dedektif var. Onun teknikleri klasik polislikten biraz farklı: Kuralları çiğnemekten çekinmiyor, bazen şüphelilere çok sert çıkıyor, bazen de olayları çözmek için kendi vicdanıyla büyük çatışmalar yaşıyor.

Beyaz Saray’da bir cinayet gerçekleşiyor ve dizi çok klasik. Direkt ‘Katil kim?’ usulünde. Çalışanlardan gizemli konuklara kadar herkes kuşkulu. Her kısımda yeni ipuçları çıkıyor ve izleyici olarak biz de dedektifle birlikte kimseye güvenmemeyi öğreniyoruz.

Dizi, yıllardır çözülmemiş, tozlu raflara kaldırılmış davalara odaklanıyor. Başrolde ise deneyimli lakin biraz da hayalet üzere yaşayan bir dedektif var: Ballard. Her kısımda yeni bir gizem var: kayıplar, faili meçhul cinayetler, yıllardır kimsenin açmaya cüret edemediği dosyalar…

Başrolde, kendi geçmişinden kaçmaya çalışan lakin istemeden olayların tam ortasına düşen bir dedektif var. Kasabanın içine girdikçe, herkesin gizlediği sırları ve küçük topluluklarda saklanan büyük tehlikeleri fark ediyor. Dost üzere görünen insanların bir anda nasıl düşmana dönüşebileceğini izliyorsun.

Eski bir rahip dedektiflik yapıyor. Geçmişinde yaşadığı büyük travmalar ve günahlarla boğuşan bu adam, artık FBI casusu olarak karşımıza çıkıyor. Yani hem hataları çözmeye çalışıyor hem de kendi içindeki şeytanlarla savaş veriyor. Eski bir rahip olduğu için bu davalara farklı bir gözle bakıyor, bazen inançla ilgili bilgilerini kullanıyor, bazen de geçmişte öğrendiklerini ipucu olarak pahalandırıyor.

Yer altından kaçarak özgürlüğünü kazanan en tehlikeli katiller, varlığı bile bilinmeyen bâtın bir hapishaneden hür bırakılıyor. Olay bununla da kalmayıp FBI ve özel takımlar bu kaçakları yakalamak için seferber oluyor. Aksiyon dolu bir dizi.

Başrolde John Chapel (Timothy Spall) var. Chapel, yıllar evvel televizyonlarda meşhur olmuş bir aktör.  Yıllarca ekranlarda “Ceasar” isimli karakterle kabahatleri çözdü fakat artık emekli olmuş. Bir gün kapısı çalınıyor ve karşısına genç, heyecanlı ve bir o kadar da inatçı bir polis çıkıyor: Dedektif Müfettiş Janie Mallowan (Gwyneth Keyworth). Enteresan bir halde, John’un yıllar evvelki televizyon performansına o denli inanmış ki, onun gerçek hayatta da dedektif olduğunu düşünüyor. İkisi birlikte kasabanın cinayetlerini, sırlarını ve tuhaf olaylarını çözmeye başlıyorlar.