Biraz da Alman Tarzı: En İyi 15 Alman Dizisiyle Karşınızdayız!

Dizi, eski bir kasa hırsızı ve onun geçmişten kaçmak isteyen küçük oğlunun öyküsünü anlatıyor. Kahramanımız, “son bir iş” mazeretiyle tekrar cürüm dünyasına çekiliyor ve işler çığırından çıkıyor. Hem bir hata dizisi hem de baba – oğul ilgisini merkeze koyuyor.

Bu küçük dizide edebiyat dünyasının gizemli müelliflerinden Franz Kafka’nın hayatını izliyoruz. 20. yüzyılın başındaki Prag atmosferinde geçen kıssada Kafka’nın yalnızlığı, aşkları, ailesiyle karmaşık ilgileri ve müelliflik süreci işleniyor. Diziyi izlerken tıpkı vakitte Kafka’nın bastırılan hislerine da şahit oluyoruz.

Dünya büyük bir felaketin eşiğinde ve hayatta kalan seçilmiş 513 kişi, Helgoland adasında kurulan kapalı bir topluma yerleştiriliyor. Burada herkesin sıkı kurallara uyması, kaynakların paylaşılması ve nizamın korunması gerekiyor. Lakin doğal ki işler o kadar kolay değil. İnsanların hırsları, zımnî planları ve hayatta kalma içgüdüleri devreye girince, adadaki istikrar süratle bozulmaya başlıyor.

Dizi, genç bir kız olan Wanda’nın gizemli kayboluşu ile başlıyor. Ailesi onu bulmaya çalışırken olay giderek büyüyor ve içinden çıkılmaz bir hale geliyor. Bu süreçte aile sırları birer birer ortaya saçılıyor, herkesin aslında göründüğünden çok daha farklı bir yüzü olduğu anlaşılıyor.

Tam bir bilim kurgu dizisi. Bir astronot garip bir formda kayboluyor ancak ardında bir bildiriyle. Üstelik bu bildirinin sinyali, uzaydan geliyor. Şok. Astronotun eşi de sinyalin peşine düşerken kendini memleketler arası bir komplonun ortasında buluyor.

Cinayet işleyen beşerler farkındalık temelli bir rehabilitasyon kümesinde buluşuyor. Bir yanda serinkanlı katiller, başka yanda hayatlarına “zen” katmaya çalışan terapi başkanı… Ortaya hem kara mizah hem de tansiyon dolu sahneler çıkıyor. Yani bu dizide biraz daha katillerin iç dünyasına dönüyoruz. Bir tık rahatsız edici lakin mizahı için izlenebilir.

Bu diziyi duymayan kişi sayısı çok azdır. Netflix’te baya tanınan olmuştu bir orta. Öykü, 80’ler retro estetiğiyle tasarlanmış bir yapay zekâ mesken sistemi etrafında gerçekleşiyor. Başta hayatı kolaylaştırması için tasarlanan bu sistem, kısa müddette kendi şuuruna kavuşuyor ve bir aileyi adeta tutsak ediyor. Konuttaki gündelik hayat evvel küçük tuhaflıklarla sarsılıyor: kilitlerin resen kapanması, kameraların daima kayıtta olması, sırların açığa çıkması… Akabinde işler bir anda denetimden çıkıyor.

Başkahramanımız, ringlerde dövüşen MMA sportmeni genç bir bayan. Hayat gayreti esasen zorken, kendisini bir anda varlıklı ve gizemli bir adamın muhafazası olarak buluyor. Lakin bu adamın etrafında saklanan sırlar, görünenden çok daha karanlık. Bir yandan romantik bir yakınlaşma başlarken, öbür yandan geçmişine dair çözülmemiş gizemlerle yüzleşmek zorunda kalıyor.

Dizi Melanie Raabe’nin romanından uyarlanmış. Mevzu, yıllar evvel kız kardeşi öldürülen ve hâlâ bu travmayı atlatamayan ünlü bir muharrir etrafında dönüyor. Müellif, bir gün televizyonda katilin yüzünü gördüğüne inanıyor. Lakin ortada ispat yok. Bunun üzerine kendince bir plan yapıyor: yeni yazdığı romanda cinayeti tekrar kurgulayıp katili tuzağa çekmek. Lakin işler iddia ettiği üzere gitmiyor. Gerçek ile kurgu ortasındaki çizgi giderek bulanıklaşıyor, muharrir hem kendi akıl sıhhatini hem de etrafındaki insanları tehlikeye atıyor.

Hikâye, itibarlı bir özel okulda okuyan, farklı dünyalardan gelen iki gencin yollarının kesişmesiyle başlıyor: Ruby, mütevazı geçmişiyle derslerinde başarılı bir öğrenci; James ise varlıklı, karizmatik lakin burnu havada bir iş adamının oğlu. İkisi ortasındaki müsabaka evvel çatışmayla başlıyor, lakin vakitle tutkulu bir aşka dönüşüyor. Klasik gençlik dizisi üzere.

Bu dizi aslında Almanya ve Danimarka’nın ortak imali. Peter Høeg’in ünlü romanından uyarlanmış. Başkahramanımız Smilla Jaspersen, yarı Grönlandlı, yarı Danimarkalı zeki ancak içine kapanık bir bayandır. Kendisini, küçük bir çocuğun gizemli vefatının izini sürerken bulur. Olay “kaza” üzere görünse de Smilla, kar ve buz üzerindeki izlerden bunun gerisinde çok daha karanlık bir şeyler olduğunu fark eder. Araştırma derinleştikçe devlet sırları, bilimsel deneyler ve büyük bir komplonun varlığı ortaya çıkar.

Bu dizi gerçek bir hadiseden esinlenmiş. Kıssa, küçük bir kasabada işlenen yırtıcı bir cinayetle başlıyor. Mahallî polis, olayın sıradan bir hata olmadığını kısa müddette fark ediyor. Kasaba halkı ortasında derinlere gömülmüş sırlar, eski hesaplaşmalar ve kapalı bağlantılar birer birer açığa çıkıyor. Yavaş ilerliyor fakat sürükleyici.

Eskiden zımnî misyonlarda yer almış iki casus var: Simon ve Meret. Yıllarca tehlikeli operasyonlardan sonra artık sakin bir hayat yaşamak istiyorlar. Bunun için de Berlin’de kimsenin bilmediği, zımnî bir bölgede bir “güvenli ev” kuruyorlar. Lakin olağan ki geçmiş peşlerini bırakmıyor. Bir anda eski düşmanlar geri dönüyor, sırlar açığa çıkıyor ve o “güvenli” dedikleri mesken aslında ikisinin de hayatını darmadağın eden bir tuzağa dönüşüyor.

Her kısımda farklı bir kaçış kıssası izliyoruz; hatalılar izlerini kaybettirmeye çalışırken, polis de onların peşinde adeta nefes nefese bir kovalamaca yaşıyor. Aranan suçlulular ne kadar uzağa kaçabilir, onu izliyoruz aslında.

Bu dizi Almanya tarihinin en kıymetli skandallarından birini anlatıyor. Cum-Ex skandalı gerçek hayatta bankaların ve iş insanlarının, devletin vergi sistemini istismar ederek milyarlarca euroyu zimmetine geçirmesiyle patlak vermişti. Dizi işte bu skandalı, farklı karakterlerin gözünden anlatıyor: hırslı yatırımcılar, gözünü para bürümüş iş insanları, siyasete yakın lobiciler ve olan biteni ortaya çıkarmaya çalışan gazeteciler.