Aşkın Her Halini Ele Alan LGBT Temalı 15 Film Önerisi

Hans, savaş sonrası Almanya’da eşcinselliği yüzünden tekraren mahpusa atılır. Yaşadığı yer, aşkı hata sayar fakat onun kalbi direnmekten vazgeçmez. Birebir hücrede yıllarını geçirdiği bir mahkumla beklenmedik bir bağ kurar. Vakit, dış dünya ve vücutlar değişirken; içeride diğer bir özgürlük yeşerir. Bazen sevgi yalnızca bir bakışta yaşanır, bazen yıllarca sessizce büyür.

Jean, Thatcher İngilteresi’nde vücut eğitimi öğretmeni; tıpkı vakitte kimliğini saklamak zorunda kalan bir lezbiyen. Okuldaki genç bir öğrenci, onun geçmişini ve bugününü çarpıştırır. Devletin ve toplumun baskısı, özel hayatını sızdıran çatlaklardan içeri sızar. Jean’in içindeki savaş artık duvarların arkasında kalamaz. Dürüstlük, meslek, aşk… hepsi birbirine karışır. “Blue Jean”, gözü pek olmanın bedelini yavaş yavaş ödetir.

Adam, boş bir apartman dairesinde yalnız yaşarken bir gün kapısını çalan gizemli komşu Harry hayatına sızar. Birebir anda, çocukken kaybettiği ailesiyle vaktin ötesinde tuhaf bir biçimde yine bağ kurar. Gerçekle hayalin iç içe geçtiği bu dünyada, geçmişin hayaletleriyle bugünün tutkusu çarpışır. Aşk, travma ve yalnızlık kol kola gezer. Her şey çok yumuşak, çok sessiz lakin kalbe saplanan bir ok üzere. “All of Us Strangers”, varoluşun en mahrem köşelerinde gezinen bir queer başyapıt.

Lou, yalnız bir spor salonu yöneticisidir. Jackie isminde genç bir beden geliştiriciyi işe alır ve ortalarında beklenmedik bir bağ başlar. Jackie’nin cürümle irtibatlı geçmişi bu yakınlığı karmaşıklaştırır. Aile bağları, şahsî dileklerle çarpışır. İkisi de denetimi kaybetmeye başlar. Tansiyon yükseldikçe ortalarındaki bağ da dönüşüm geçirir.

Tomas, bir sinema direktörüdür ve bir erkekle evlidir. Fakat bir bayanla münasebet yaşamaya başlar. Bu durum üçlü bir ilgi dinamiği yaratır. Aşk, sadakat ve kıskançlık ortasında karmaşık hisler gelişir. İlgideki herkes bu durumdan etkilenir. Sinema, bu üç kişi ortasındaki tansiyonu ve duygusal karmaşayı anlatır.

Layla, Londra’da yaşayan genç bir drag queen’dir. Filistinli kökenleri ve queer kimliği ortasında sıkışmış hisseder. Bir yandan sahnede kendini özgürce tabir ederken, bir yandan ailesinin beklentileriyle uğraş eder. Max isminde biriyle tanışması, hayatındaki dengeyi sarsar. Bağlar, inançlar ve aidiyet duygusu iç içe geçer. Kentteki ömrü, iç dünyasındaki çatışmaları görünür kılar.

Lia, kayıp yeğenini bulmak için İstanbul’a gelir. Yeğeni bir trans bayandır ve ailesiyle bağlarını koparmıştır. Lia, kentte bir insan hakları savunucusuyla tanışır. Geçmişle yüzleşme, yeni bir bakış açısıyla mümkün olur. Arayış süreci şahsî bir dönüşüme evrilir. Aile bağları yine tanımlanır.

Laurent, küçük bir köyde ailesiyle yaşayan bir gençtir. Cinsel yönelimi açığa çıktığında uğradığı şiddet, tüm nizamı sarsar. Polis, aile ve komşular ortasında sessiz bir tansiyon başlar. Herkes gerçeği biliyordur lakin kimse konuşmaz. Laurent hayatta kalmak için çaba eder. Hata ve sessizlik birbirine karışır.

Colin, kentte yaşayan sessiz bir trafik müfettişidir. Tesadüfen tanıştığı Ray, motosikletli bir çete önderidir. Ray’in dünyası Colin’in alışık olduğu nizamın dışındadır. Ortalarında fizikî, ağır bir bağ başlar. Colin bu münasebetle birlikte vücudunu ve isteklerini tekrar keşfeder. Bağlantı ilerledikçe her ikisi de hudutlarını sorgulamaya başlar.

Johan, Kopenhag’da bir gay saunada çalışır. Bir akşam tesadüfen William ile tanışır. William trans bir erkektir ve bu tanışma Johan’ın niyetlerini değiştirmeye başlar. İkili, vakitle yakınlaşarak özel bir bağ kurar. Sauna, ortalarındaki ilginin hem yeri hem metaforu haline gelir. Her müsabaka, birbirlerini daha yakından tanımalarına yol açar.

Andrew, New York’ta vazife yapan bilinmeyen bir polistir. Vazifesi, kamusal alanlarda eşcinsel erkekleri tutuklamaktır. Lucas isminde bir amaca yaklaşırken şahsî hisleri ortaya çıkar. Ortalarındaki münasebet giderek profesyonel çizgiyi aşar. Andrew, misyon şuuruyla kimliği ortasında sıkışır. Olaylar beklenmedik formda ilerler.

Beş queer arkadaş, yaz tatili için Fire Island’a masraf. Gülüşler, flörtler, çatışmalar havada uçuşur. Bu parti adasında her ilgi bir imtihan, her bakış bir meydan okumadır. Jane Austen havası, drag queen ışıltısıyla karışır. Sınıf farkları ve istekler çatıştıkça gerçek hisler gün yüzüne çıkar. “Fire Island”, dostluğu da aşkı da filtresiz anlatan bir gökkuşağı güldürüsü.

Tom, bir polis memuru; Marion, onun eşi; Patrick ise kalbindeki yasak sır. 1950’lerin İngilteresi’nde aşkın birtakım halleri yalnızlığa mahkûm. Dışarıda üniforma, içeride bastırılmış bir tutku var. Yıllar sonra geçmişin defterleri açılır, sözler suskunlukla yarışır. Üç kişinin kıssası, bir toplumun utancına dönüşür.

Nik, mezuniyet sabahı bir arkadaşının kardeşiyle tanışır ve o gün tüm vakit duygusu altüst olur. Yalnızca birkaç saatlik bir müsabaka, kalpte ömürlük bir iz bırakır. Hayat bir seyahatse, kimi duraklar beklenmedik formda bahta dönüşür. Yaz sıcağında bilinmeyen bakışlar, terli vücutlar, bastırılmış hisler… Vakit yetmez, sözler yetmez. “Of an Age”, aşkın en saf halini bir gün içine sığdırır.

www.thetimes.co.uk

17. yüzyıl İtalya’sında Benedetta, genç ve tutkulu bir rahibe olarak manastırda yaşamaya başlar. Kendisini mistik tecrübelere ve dinî vizyonlara kaptırırken, manastırda derin bir aşk yaşadığı Bartolomea ile tanışır. Bu yasak münasebet, hem manastırın katı kuralları hem de dış dünyanın baskılarıyla karşı karşıya kalır. Benedetta’nın inancı ve istekleri ortasında gidip gelen iç çatışmaları büyür. Manastırdaki güç istikrarları ve entrikalar, aşklarını daha da karmaşık hale getirir. Sinema, tutku, inanç ve yasakların sonlarını zorlayan bahadır bir kıssayı anlatır.