Otomobillerde teknoloji geliştikçe otomobil sürmek daha kolay ve keyifli bir hal alıyor. Adaptif sürat sabitleyici üzere teknolojiler sayesinde daha az güçle daha inançlı bir sürüş mümkün olabiliyor. Pekala ancak bu adaptif sürat sabitleme teknolojisi nasıl çalışıyor? Öndeki aracın suratını nasıl algılayıp ona nazaran kendini ayarlıyor? Gelin, bunun yanıtını birlikte öğrenelim!
Adaptif sürat sabitleyici, araba dünyasında uzun vakittir kullanılan sürat sabitleyicinin gelişmiş hali aslında. Adaptive Cruise Control (ACC) olarak da bilinen bu özellik, ekseriyetle direksiyon üzerinde bulunan bir tuş yardımıyla devreye giriyor.
Bildiğiniz üzere sürat sabitleme sistemi, gaza basmamanıza karşın aracın sabit bir süratte gitmesini sağlıyor. Onun gelişmiş hali olan bu sistem ise aracın suratını belirli bir süratte sabitlemenin yanı sıra öndeki araçla takip uzaklığını de müdafaaya yarıyor.
Şimdi gelin, bu teknolojinin tam olarak nasıl çalıştığına ve öndeki aracı nasıl algıladığına bakalım.
Adaptif sürat sabitleyicinin bulunduğu araçların ön tarafında sensör ve kameralar bulunuyor. Lakin bunlar her araçta standart değil. Sistemin problemsiz çalışmasına imkan sağlayan bu sensörler, topladıkları bilgileri aracın beynine gönderiyor.
Bu sayede devreye giren ACC sistemi, aracınızla seyir halindeyken önünüze gelen aracı algılayıp fren düzeneğini harekete geçiriyor ve aracın suratını buna nazaran ayarlıyor. Böylelikle öndeki araç ile takip aralığını korumuş oluyor.
Çalışma prensibini daha âlâ kavrayabilmeniz için bir örnekle anlatalım bunu. Diyelim ki aracınızı 90 km/s sürate sabitlediniz. Önünüze bir araç çıktı ve bu araç da 80 km/s ile ilerliyor. ACC sistemi devreye girip aracınızın suratını 80’e sabitliyor. Öndeki araç biraz hızlandığında ona nazaran tekrardan bir ayarlama yapıyor.
Önünüz boşaldığında ise aracınız yine birinci sabitleme yaptığınız 90 km/s sürate kendini ayarlıyor. İşte, bu kadar kolay ve pratik bir sistem bu! Giderek yaygınlaşan bu teknolojiyle birlikte seyahatler çok daha konforlu ve inançlı bir hale gelebiliyor.
