Hızlı ve Öfkeli Hayranlarının Büyük Zevkle İzleyeceği Araba ve Hız Temalı 15 Dizi ve Film

Oyunla gerçekliğin iç içe geçtiği ender işlerden biri olan Gran Torismo’da bir gencin bilgisayar başından kalkıp gerçek pistte direksiyon sallamasını izlerken, insan “ya olur mu” diye soruyor fakat kıssa gerçek olunca iş değişiyor. Fren sesleri, motorun bağırışı, virajda terleyen eller… Sürat tutkusu perdeyi yarıyor adeta.

Schumacher (2021) belgeseli sürat tutkunları için değişik bir tesire sahip. Efsane pilotun mesleğine, aile hayatına, muvaffakiyetlerinin perde ardına bakıyorsun. Yalnızca yarış değil; bir insanın hudutlarını zorlaması, muvaffakiyete giden yolda bedel ödemesi de var. Motor sesinden çok kalp atışını duyuyorsun burada.

Indianapolis 500 öncesi 100 gün, şoförlerin gerilimini, hazırlığını, konuttaki halleriyle pistteki halleri ortasındaki farkı görüyorsun. Otomobil yağ içinde, lastikler sıcakta, pilotlar nefes nefese… O atmosfer insanı içine çekiyor, “Ben de orada olsam” dedirtiyor.

Overtake! bir anime fakat yalnızca çizgilerden ibaret değil; F4 pistindeki gayretle, genç şoförlerin hayalleriyle dolu. Haruka direksiyon başında, küçük bir grupla pistte var olmaya çalışıyor. Çizgiler o denli canlı ki lastik dumanını burnunda hissediyorsun.

NW200: The Real Road Race’de İrlanda yollarında vefatla dans eden motorcuları izliyorsun. Asfalt dar, viraj keskin, rüzgâr acımasız. Vefat kokusu var fakat tutkudan vazgeçemeyen adamlar da var. Gerçek yarışın gölgesi işte bu.

Bu karakter belgeselinde NASCAR’daki tek siyahi pilotun hem pistte hem toplumda verdiği çabayı görüyorsun. Yarış, direksiyonla bitmiyor; medya, sponsor, toplum baskısı da eforu. Otomobilden çok insanın dayanıklılığı yarıştırılıyor burada.

Motorheads, lise yıllarında sokak yarışlarına bulaşan bir küme gencin öyküsü. Otomobiller var, aşk var, aile sorunları var; neon ışıkları altında sürat yapmak var. Tam Fast & Furious ruhuna göz kırpıyor, lakin daha küçük ölçekli, daha insancıl.

Bu belgeselde bayan pilotların sahneye çıkışı, pistteki varlık uğraşı, kadrolarla yaşadıkları çatışmalar anlatılıyor. Yarış imgeleri kadar kulisler de çekiyor insanı. “Kadınlar yapamaz” diyenlere inat, direksiyona geçen mert eller var.

Küçük otomobillerle yapılan sabun kutusu yarışları tahminen kolay görünüyor lakin içindeki yaratıcılık ve sürat tutkusu birebir. İnsan çocuk üzere gülüyor fakat bir yandan da “yarış ruhtur” diyorsun.

Hyperdrive, devasa bir yarış parkuru, gerçek yarışçılar, gösterinin ve suratın birleşimi. Lastikler bağırıyor, izleyici heyecanla nefesini tutuyor. O atmosfer hâlâ yeni üzere taze geliyor.

Pixar’ın otomobil dünyası kaldığı yerden devam ediyor. Tahminen saf yarış değil fakat sürat, seyahat, motor sesi… çocuk üzere izliyorsun, büyük üzere gülümseyerek.

Drive to Survive, Formula 1 belgesel dünyasının tepesi oldu. Pist gerisinde dönen oyunları, ekiplerin çekişmelerini o denli anlatıyor ki yarıştan çok drama izliyorsun ancak bu drama sürat kokuyor. Netflix sağ olsun, F1’i geniş kitlelere sevdiren işte bu!

Belki eski kıssayı anlatıyor ancak yeni çekimlerle, röportajlarla, motor sporlarının ruhunu günümüze taşıyor. Pistteki rekabeti insanın içine işleyen cinsten.

Apex: The Secret Race Across America’nın 2020 sonrası yayınlanan genişletilmiş versiyonları var. Amerika yollarında saklı yarışlar, adrenalinle yoğrulmuş maceralar… Lastiğin sıcak asfaltla buluştuğu o an, “işte sürat budur” dedirtiyor.

Filmde otomotiv dizayncı Carroll Shelby ve yarış arabası şoförü Ken Miles’ın liderliğindeki bir Amerikan mühendis ve tasarım ekibi husus alınıyor. Bu takımın tek amacı ise üst üste Le Mans 24 Saat yarışlarını kazanan efsanevi Ferrari’yi yeni bir otomobil ile 1966 yılında Le Mans 24 Saat yarışında yenmek.