Maç öncesi pek çok spor yorumcusuna nazaran favori Galatasaray’dı. Lakin bu maç bir kez daha derbi maçlarının favorisi olmayacağını gösterdi.
Solskjaer’in alana sürdüğü grup ve oyun anlayışı Okan Buruk’un başını kötü halde karıştırdı.
Okan Buruk, takımda Mustafa, Semih ve Immobile varken alana santrforsuz çıkıp, 4-6-0 taktiği ile oynayan rakibine karşı oyun planını oluşturamadı. Hakikaten bu oyun planı da birinci golü getirdi. Rafa Silva’nın neredeyse kendi alanından başlattığı atağı gol ile sonuçlandırması bu taktiğin sonucu idi. Bu ortada Rafa Silva’nın kişisel yeteneklerini de konuşmak lazım; Türkiye’nin en uygun stoperi olan Sanchez’i yerlerde süründürüp, iğnenin deliğinden topu filelere yollaması her babayiğidin harcı değildir.
Frankowski’nin kırmızı kartı konusunda sanırım herkes hem fikirdir. Muçi’yi arttan faul yaparak yüzde yüzlük bir gol konumunu engellemiş oldu. Bu konumu Yasin Kol’un değerlendirememiş olması onun aslında sorgulanan hakemliğini bir sefer daha sorgulanır hale getirdi. VAR hakemi şayet yabancı olmasaydı, bizim yerli hakemler izlemeye bile çağır(a)mazlardı.
Yasin Kol, Barış Alper’i oyunda tutmak için elinden geleni yaptı. Ayrıyeten Galatasaraylı futbolculara göstermesi gereken en az 4 sarı kartı göremedi ya da göremezden geldi. Maçın son kısmında, Semih’in son adamı geçip, gole gittiği durumda oyunu ofsayt münasebeti ile durması saçmalıktı. O konumda, yan hakeme ‘gördüm’ deyip, avantaj kuralını kullanıp, devam ettirmesi gerekirdi.
Beşiktaş galip geldi diye hakemin bu berbat performansı konuşmaktan imtina etmemeliyiz.
Beşiktaşlı futbolcuların birinci yarının sonlarında kendi yarı alanlarına çekilmeleri Galatasaray’ın golünü getirdi. İkinci yarıda bu yanılgıyı Gedson’la telafi ederek galip gelmesini bildiler. İstatistiklere baktığımızda Galatasaray’ın 9 şutuna rağmen Beşiktaş 20 şut atmış. Beşiktaş biraz şanslı olsaydı bu maç daha farklı bir skorla bitebilirdi.
Yunus Akgün’e tavsiyelerim
Atatürk tanımladığı sportmen nitelikleri, ‘zeki, çevik ve ahlak’tır. Sen çevik olabilirsin ancak ne zekalısın ne de ahlaklısın.
Maç sonu açıklamalarında, Beşiktaş’ı tebrik eder üzere yapıp, laf sokuşturmaya çalışıyorsun. Türkiye’nin en büyük grubunu yendiler, fark 25 puan oldu, üzere laf cambazlığı ile bu kadar puan farkına karşın neden bizi yendiler, demeye getiriyorsun. İşte bu senin ahlak ile ilgili zafiyetin. Şampiyonluk argümanı kalmayan her kadronun size ‘yatmasını’ istediğini söylemiş oluyorsun. Ahlaklı bir insan düşündüğünü çıkar, net olarak söyler. Ahlaksız insan ise tebrik ediyor kisvesi altında bu cins imalarda bulunur.
Atamızın öbür kriteri olan zekaya gelelim:
Beşiktaş namağlup şampiyon olduğunda sanırım sen şimdi doğmamıştın. Şu an Türkiye’de tek namağlup şampiyon ise Beşiktaş’tır. Beşiktaşlı futbolcuları bugünkü inanılmaz uğraşlarının nedeni de bu unvanı korumak içindi. Ancak senin zeka seviyenin bunu kavrayabilecek yeterlilikte olmadığından bu çaba hırsını öteki şeylere yormaya çalıştın.
Bu lafları etmeden evvel biraz zekanı kullanıp, Galatasaray’ın bu yeni stadyumda oynadığı 9 maçın 8’inde yenildiğini yalnızca 1 beraberlik alabildiğini araştırabilirdin. Sekizinci yenilgisi aldınız diye artık çıkıp çamur atmanın hiçbir manası yok.
Bak Yunus Akgün, Beşiktaş şayet şampiyonluk potasından uzaklaşmışsa kimin şampiyon olacağı ile hiç ilgilenmez. Sen ve camian Beşiktaş’ın bu performansı Fenerbahçe için gösterdiğini ima etmeye çalışıyorsunuz. Beşiktaş’ın bu cins alışkanlıkları yoktur. Lakin camiandaki ağabeylerine sorarsan, Malatyasporlu futbolculara verdikleri Murat arabaları sana ayrıntısıyla anlatırlar.
Atamızın öbür kriteri olan çevikliğe gelelim:
Evet çevik bir futbolcusun. İleride âlâ bir futbolcu olacaksın lakin büyük futbolcu olarak anılmayacaksın. Güzel futbolcu ile büyük futbolcu ortasındaki farkı anlamaya zekân kâfi mi onu da bilemem.
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar büsbütün muharrirlerinin özgün fikirleridir ve Onedio’nun editöryal siyasetini yansıtmayabilir. ©Onedio
